Hollanda’nın MVRDV adlı mimarlık firması, 120.000’den fazla tekrar kullanılabilir bileşen ile inşa edilen enerji verimli, 6 katlı bir ofis ve laboratuvar bloğu olan Matrix One’u tamamladı.
Bina, dünyanın en zorlu sorunlarına çözümler geliştiren bilim insanları ve girişimciler için bir merkez olan Amsterdam Bilim Parkı’ndaki Matrix İnovasyon Merkezi’nin yedi binasından en büyüğüdür.
Matrix One, sökülebilir bir şekilde tasarlanmıştır: kapılar, pencereler, tavanlar ve mobilyalar gibi hemen hemen her şey tamamen sökülebilir ve tekrar kullanılabilir. Hatta zeminler bile sabit bağlantılara sahip olmayan prefabrik beton plakalardan yapılmıştır. Bina kullanım süresinin sonuna ulaştığında veya yenilenmesi gerektiğinde, bu bileşenler ikinci el bir pazarda satılıp alınabilir. Binanın malzemelerinin %90’ı tekrar kullanılabilir.
“Gelecekte umuyoruz ki, tüm binalar bu şekilde olacak,” diyor MVRDV ortağı Frans de Witte. Şu anda AB’de üretilen atıkların üçte birinin sebebi İnşaat ve yıkımdır. Sektörün mümkün olan en yüksek ölçüde atık miktarını azaltmak için geri dönüştürülebilir hale getirilme amacı, Hollanda hükümeti için bir öncelik olarak belirlenmiştir.
Özellikle binaların ve altyapının karbon ayak izini azaltmak önemli bir hedef haline gelmiştir. Bunlar, küresel CO₂ emisyonlarının %37’sini oluşturmaktadır. Matrix ONE gibi projeler, bu etkileri en aza indirmek için gereken birçok teknolojinin denenmesi için bir test alanı görevi görmektedir.
Matrix One, ayrıca zemin katında bir restoran, merdivenin üstünde bir bar, 100 kişilik bir konferans salonu ve bisikletler için depolama alanı da içermektedir. Aydınlatma ve ısıtma, sensörler ve bir telefon uygulaması aracılığıyla kontrol edilerek enerji tüketimi de azaltılmaktadır.
Matrix One, geri dönüştürülebilir bileşenlerin kullanıldığı ve enerji verimliliğine odaklanılan bir yaklaşımı benimseyerek sürdürülebilir bir mimari örneği sunmaktadır. Bu tür inovasyonlar, atıkları azaltmak ve binaların karbon ayak izini azaltmak gibi hedeflere ulaşmak için önemli adımlardır. Hollanda hükümetinin 2050’ye kadar tamamen devinimsel bir ekonomiye geçme taahhüdü ve küresel olarak CO₂ emisyonlarını azaltma çabalarıyla uyumlu olarak, bu tür projelerin yaygınlaşması beklenmektedir.
