Danışmanlık şirketi DNV araştırmacısı Mahnaz Hadizadeh: “Dünyanın nüfusunun %18’ine sahip olan Çin, dünya birincil enerjisinin %26’sını kullanmakta ve enerjiyle ilgili CO2 emisyonlarının %33’ünü salmaktadır. Ülkede yaşanan enerji dönüşümü, sadece ulusal bir mesele olmayıp küresel yankılar yaratmaktadır”, diyor
Çin, enerji profili açısından şu anda bir geçiş döneminde bulunuyor. Dünya çapında en büyük kömür tüketicisi olmasına rağmen, aynı zamanda yenilenebilir enerji üretim kapasitesi kurulumunda da lider konumda. Bu paradoks, şu anda Çin’i, birincil enerji tüketimindeki yenilenebilir enerji payı açısından zengin Batılı ülkelerin gerisinde bırakıyor. Ancak, önümüzdeki otuz yıl içinde yenilenebilir enerjilerin kömürü büyük ölçüde ikame etmesi bekleniyor. Bu, Çin’i, enerji karışımındaki fosil olmayan yakıt payı açısından en üst sıralara taşıyacak.
Enerji Bağımsızlığı
Enerji güvenliği, Çin’in enerji dönüşümündeki ana motivasyonlardan biri, ancak DNV’ye göre bu sadece kısmen başarılacak. Çin, ulusal enerji güvenliğini sosyal ve ekonomik gerekliliklerle dengeleyerek enerji özerkliğini enerji tasarrufu, kaynak değiştirme ve yerli enerji yeteneklerini güçlendirme yoluyla sürdürüyor. Güç sektörü, kömürü yerli yenilenebilir kaynaklarla değiştirerek önderlik ediyor. Ancak, 2050 ve sonrasında petrol ve gaz ithalatına bağımlılık devam edecek. 2050 yılına kadar net sıfıra ulaşma hızını artırmak ve yerli yenilenebilir kaynaklara daha fazla önem vermek, enerji bağımsızlığını daha da artıracaktır.
Çin’in enerji kullanımı 2030 yılında zirveye ulaşacak ve elektrifikasyon ve verimlilik girişimleri sonucu 2050’ye kadar %20’lik bir azalma gösterecek. Bu düşüş, aynı zamanda, yüzyılın ortalarına kadar 100 milyonluk bir nüfus azalmasını içeren demografik değişikliklerle de doğrudan ilişkili olacak. DNV’nin tahminine göre, Çin şu anda enerji talebinin elektrifikasyonu açısından on dünya bölgesinde altıncı sırada yer alıyor, ancak 2050’de Avrupa ve Kuzey Amerika’yı geride bırakarak ikinci sıraya yükselecek ve nihai enerji talebinin %47’si elektrikten oluşacak. Enerji verimliliği iyileştirmesi, Çin enerji politikasının önemli bir parçasıdır ve enerji arzı ile GSYİH arasındaki oran olan enerji yoğunluğunda hedeflenen düşüş açıktır: 2035 yılına kadar %33’lük bir azalma ile megajul/dolar oranı üçe, 2050’ye kadar ise 2.2 MJ/$’a düşmesi bekleniyor. Enerji Tasarrufu Yasası ve Yenilenebilir Enerji Yasası gibi yasal çerçeveler bu çabaları desteklemektedir. Sektörel analizler, özellikle binalarda verimliliğin 2050 yılına kadar iki katına çıkacağına işaret ediyor. Üretim sektörü kademeli kazanımlar gösterirken, ulaşım sektörü %75 verimlilik ile mütevazı bir artış bekliyor.
Güneş ve Rüzgar Enerjisi
Çin, yenilenebilir enerji kaynaklarında zaten bir lider konumunda olup, 2050’ye kadar yenilenebilir enerji kurulumlarında beş katından fazla bir artış hedeflemektedir. Çin’de toplam elektrik üretimindeki yenilenebilir enerji payı, bugün %30’dan 2035’te %55’e ve 2050’de %88’e çıkacak. Yüzyılın ortasına gelindiğinde, güneş ve rüzgar enerjisi, her biri elektrik üretiminin yaklaşık %38’ini sağlayacak. Güneş enerjisi için, kurulu kapasitenin üçte birinden fazlası, çoğunlukla pillerle olmak üzere depolama ile birleştirilecektir. Rüzgar enerjisi için, gücün %77’si karasal kurulumlardan, %20’si sabit açık deniz sahalarından ve %3’ü yüzen açık deniz yapılarından sağlanacaktır. Öğrenme etkileri sayesinde sürdürülen maliyet düşüşleri, güneş ve rüzgar enerjisindeki artışın ana itici gücü olacak. Diğer fosil olmayan kaynaklardan nükleer kurulumlar mutlak anlamda iki katına çıkacak, ancak nispi olarak küçük kalacak ve 2050’de sadece %5 oranında güç üretecektir. Maliyet düşüşlerinden ve sürdürülen küresel ihracatlardan yararlanan Çin, güneş panelleri ve büyük olasılıkla rüzgar türbinleri ihraç ederek dünyanın geri kalanının yenilenebilir enerji hedeflerine ulaşmasına yardımcı olmaya hazır.
Emisyon Azaltımı
2022’de Çin, yaklaşık 12 gigaton (Gt) CO2 yayarak küresel enerji ve süreçle ilgili CO2 emisyonlarının %33’ünü oluşturdu. DNV, Çin’in karbon emisyon zirvesine 2030’dan önce ulaşma ve 2060’tan önce karbon nötr olma hedefleriyle uyumlu olduğunu buldu. DNV, Çin’in emisyonlarının 2026’da zirve yapacağını ve ardından 2040’a kadar %30 oranında azalacağını öngörüyor. Emisyon payı, 2050’de küresel toplamın %22’sine düşecek. Bununla birlikte, küresel enerji sisteminin karbon yoğunluğundaki (GSYİH birimi başına) azalma sadece %59 olacakken, Çin 2030 yılına kadar karbon yoğunluğunu 2005 seviyelerinin %65’ine düşürmeyi hedefliyor.
Çin’in küresel emisyonlara katkısının ağırlığı göz önüne alındığında, Çin’in emisyon azaltımının zamanlaması ve derinliği büyük küresel öneme sahiptir. Çin, 2050 yılına kadar net sıfır emisyon yolunu izleseydi (ayrı bir DNV yayını olan “Net Sıfır Emisyonlara Giden Yol”da açıklanan), hesaplamalarımız, ana tahminimize göre kümülatif olarak 113 Gt CO2 daha az emisyonla sonuçlanabileceğini ve bu da 2050 yılına kadar net sıfıra ulaşma çabalarını önemli ölçüde destekleyeceğini gösteriyor.