Dijital dönüşüm uzun zamandır iş dünyasının gündeminde. Peki, Nesnelerin İnterneti (IoT) bu dönüşümü Unilever gibi dev şirketlerde nasıl somut bir etkiye dönüştürüyor?
Unilever’in Küresel Kurumsal Mimari Lideri Dominic Maidment, yaklaşan IoT Tech Expo Europe öncesinde IoT’nin şirketin tedarik zincirinde nasıl devrim yarattığını anlattı.
Teknolojilerin Buluşma Noktası
Dominic’e göre geleceği şekillendiren tek bir teknoloji değil, birçok teknolojinin birleşimi. IoT, yapay zekâ, edge computing ve dijital ikizlerin bir araya gelmesini, “tedarik zincirimize altıncı duyu kazandırmak” şeklinde tanımlıyor.
Bu teknoloji birleşimi, daha akıllı fabrikalar, daha az atık ve çarpıcı ölçüde verimli enerji kullanımı gibi sürdürülebilir yeniliklerin önünü açıyor.
En Büyük Zorluk: Birlikte Çalışabilirlik
Ancak tüm bu teknolojilerin verimli şekilde çalışabilmesi için uyum şart. Dominic, bu sorunu esprili bir dille, “Tüm akrabalarınızı aynı yemek masasında uzlaştırmaya çalışmak gibi” diye özetliyor.
Standartlaşma olmazsa, cihazların, protokollerin ve platformların bir “teknolojik makarna yığını”na dönüşme riski büyük. Bu karmaşanın bir de güvenlik boyutu var.
Edge AI: Veriyi Kaynağında İşlemek
Dominic’in altını çizdiği en önemli trendlerden biri Edge AI. Yani veriyi buluta göndermek yerine kaynağında işlemek. Onun benzetmesiyle: “Cihazlara sınırda beyin kazandırmak.”
Bu yaklaşım sayesinde kararlar daha hızlı alınabiliyor, gizlilik artıyor ve buluttan gelecek yanıtı beklerken geçen zaman ortadan kalkıyor. Unilever için bu, üretim ve lojistikte gerçek zamanlı tepki demek: “Artık tahmin oyunlarına gerek yok.”
IoT: Akıllı Bir Şirketin Sinir Sistemi
Dominic, IoT’nin yanlış anlaşıldığını da vurguluyor. Birçok kişinin düşündüğünün aksine, IoT sadece cihazların birbirleriyle konuşmasından ibaret değil. Asıl değer, toplanan veride yatıyor.
Onun ifadesiyle IoT, “akıllı bir işletmenin sinir sistemi.” Sensörler sinir uçları gibi sürekli bilgi taşıyor, merkezî beyin ise bu verilerle akıllı kararlar alıyor.
Teknolojiden Önce İnsan ve Amaç
Bunca karmaşıklığın ortasında şirketlerin nereden başlaması gerektiği sorulduğunda Dominic’in cevabı basit: “Önce bir iş problemi bulun, teknoloji listesini sonra yapın.”
Unilever için teknoloji hiçbir zaman kendi başına bir hedef değil. Amaç, fikirlerin ölçeklenebilir olması ve en önemlisi, hem tüketicilere hem de gezegene daha iyi bir yaşam sunmak.
“Biz teknoloji yapmıyoruz, teknolojiyi hayatı daha iyi kılmak için kullanıyoruz.”